Ali İhsan Özol (Uyur Hoca)

Ali İhsan Özol (Mevlevi Uyur Hoca)
(1895-1980)

Ali İhsan Özol (Mevlevi Uyur Hoca)

Ali İhsan Özol (Mevlevi Uyur Hoca)

1895 yılında Konya’da doğdu. Babası Kadı Mehmet Fahri Efendi’dir. Sarışın olması sebebiyle kendisi, halk arasında “Sarı Kadı” olarak anılmıştır. Annesi ise, Konya eşrafından Hamdizade Ali Haydar Efendi’nin kızı Hacı Refia Hanım’dır.

12 yaşlarında iken hıfzını ikmal etti, rüştiye tahsilini müteakip Islah-ı Medâris’e devamla oradan mezun oldu. Hacıveyiszade Mustafa Efendi’den Arapça, dayısı Abdülkadir Erdoğan’dan da Farsça okudu. Daha sonra Dârü’l-Muallimin’e de devam eden Ali İhsan Efendi, Birinci Cihan Harbi’nin çıkması üzerine tahsilini bırakmak mecburiyetinde kaldı.

Harp okuluna bağlı İzmir Şimendifer Okulu’nun giriş imtihanını kazandı ve burayı başarı ile bitirdikten sonra, uzun yıllar İzmit, Eskişehir, Afyon askerî nakliyat hattında görev yaptı. İstiklâl Savaşı sırasında geçen büyük hizmetleri dolayısıyla kendisi İstiklâl Madalyası ile taltif edildi.

Bir süre ticaretle meşgul olan merhum, havaların kurak gitmesi sebebiyle ticareti bırakmak mecburiyetinde kaldı ve bu sıralarda Ziraat Bankası’nın açmış olduğu kursları bitirerek bankacılığı meslek olarak seçti. 1941 yılına kadar Konya, Ereğli, Karaman ve Ilgın Ziraat Bankası şubelerinde müdürlük görevinde bulundu.

Uzun yıllar batı filozofarı ile İslâm âlimlerinin fikirlerini inceledi ve eserlerini okudu. Bu yüzden geniş bir düşünce ufuna sahipti. Kırk yaşlarında riyazata başlamış, ömrünün son kırk yılını ibadet, zikir ve talebe yetiştirmekle geçirmiştir. Geceleri yatağına yatmamış, seccadesi üzerinde sabahlamıştır. “ Tek başına zahir ilmi yeterli değildir! Bunu, bâtın ilmi ile tamamlamak gerekir. Bunun da yolu, tasavvuf eğitimi görmektir” diyen Ali İhsan Efendi, talebelerini hem zahir, hem de batın ilimlerine aşina olarak yetiştirmek istemiştir.

İlk hanımının 1942 yılında vefat etmesi üzerine, Kafalı sülâlesinden Hatice Hanım’la evlenmiştir. Bu evlilikten Fatıma Zehra adındaki kızı dünyaya gelmiştir. Fevzi, Mehmet ve İhsan beyler ilk hanımındandır.

Bir zamanlar şiirleri Babalık gazetesinde neşredilmiş ve bu kendisine haklı bir şöhret sağlamıştır. On cildi bulan tasavvufi şiirlerinin bir bölümü Ahlak ve Tasavvufi Şiirlerim” adı ile neşredilmiştir.

Ali İhsan Efendi şiirlerini genellikle aruz vezni ile yazmakla beraber, hece ile de başarılı şiirler yazmıştır.

İstihare ve rüya tabirleri ile halkın yakinen tanıdığı Ali İhsan Efendi, “Uyur Hoca” namıyla ün yapmıştır. Halk arasında pek çok kerameti anlatılır. Çok iyi Arapça, Farsça ve Fransızca bilen bu şair ve münevver din adamımız 1980 yılında vefat etmiş ve Üçler Kabristanı’nda toprağa verilmiştir.

Tasavvufi şiirlerinden birisi şöyledir:

Sen İmişsin

Gizlenmiş ve açık her ne ki var Sen imişsin
Gönlümdeki canundaki Mâbud Sen imişsin.
‘Ben her iki âlemde nişanın arıyordum
Bildim yine her ne ki meşhûd Sen imişsin.

Hamdeyler idim cümle namazımda niyazla
Hariçte değil, dildeki Mahmûd Sen imişsin.
Mer zerre-i hilkatte ayan Vahdet-i Zâtın
Esma değişir cümlece maksûd Sen imişsin.

Nisyan ediyor ahd ile peymânı ezelde
Dünyada beşer bilmedi mabûd Sen imişsin.
En son ediyor zâtını intizâra tasaddî
Meydan okuyor kudret-i mefkûd Sen imişsin.

İstersen eğer gölge durur, Sen uzatırsan
Nûr gölgesi yok med ile mezbûd Sen imişsin.
Zâhir sıfatın bâtına bir perde İlâhi
Kur’an-ı beliğ, Âyet-i mesrud Sen imişsin.

Evsafın İlâhi, eder insanda tecellî
İhsan’a ezel, gaye-i mes’ûd Sen imişsin.

Ali İhsan Efendi’nin evi, Hoca Habib Mahallesi’nde Katlı Oto Park’ın karşısındaki çıkmaz sokak içerisinde idi. Öğrencilik yıllarımızda kısa bir süre derslerine devam etmiştik. Biraz asabi mizaçlı bir zattı. Sofra duasını Mevlevî usulle yapardı. Hatırımızda bunlar kalmış.

KAYNAKLAR

– Ali İhsan Özol, Ahlâki ve Tasavvulî Şiirlerim, İzmir 1988.