Mustafa Pektut

Mustafa Pektut
(1937-1992)

Mustafa Pektut

Mustafa Pektut

Konya’mızın yetiştirdiği ve genç yaşlarda kaybettiğimiz değerli din adamı ve yayıncılarımızdan birisi olan Mustafa Pektut, 1937 yılında Konya’nın Çumra ilçesi Seçme köyünde doğdu. Konya İmam-Hatip Okulu, İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü ve İstanbul Edebiyat Fakültesi’ni bitirdi.

Konya Kurşuncu Camii, İstanbul Fatih Sitte-i Hatun, Eminönü Sokullu Şehit Mehmet Camii’nde imam-hatiplik görevlerinde bulundu. Zeytinburnu, Çanakkale ve Silivri Vaizliği yaptı. Silivri ve Şişli müftülükleri görevlerinde başarılı çalışmaları oldu.

31.12.1992 tarihinde geçirdiği bir kalp krizi sonunda vefat etti. Cenazesi Konya’ya getirilerek, karlı bir günde, Türkiye’nin pek çok yerinden gelen dost ve yakınları tarafından Musalla Mezarlığı’nda toprağa verildi. Vefatı sebebiyle sınıf arkadaşlarından ve Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Mustafa Ateş’in Diyanet dergisinde yazmış olduğu yazının bir bölümü şöyledir:

“Zevklerin en cavidanisini insanoğlu, şüphesiz ilâhî huzura varınca tadacaktır. Ölüm, bu huzura erişin giriş kapısıdır. Hayat nasıl bir başlangıç değilse, ölüm de bir son değildir. Böyle olsaydı insan, büyük emanetin hâmili olabilir miydi? Hayat, doğum-ölüm arasında sınırlı gibi gelir bize. Teessürümüz hep bu yanlış idrakin sonucudur. Ölümün bir kurtuluş, bir uhrevi sükûnete dalış olduğunu, can denen melekûti soluğun beden hapsinden bir kanatlanış olduğunu kabulle-nemeyişimizden kaynaklanıyor tedirginliğimiz. Halbuki Büyük Mevlâna diyor ki: “ Toprağa hangi tohum ekildi de bitmedi, yetişip mahsûl vermedi. Niçin insan tohumu atılınca bitemiyecek, yetişip mahsul vermeyecek diye vehme kapılıyorsun…” hep bu vehimdir bizi rahatsız eden. Ölümün bir bitiş, bir yok oluş zannı. Halbuki bu zan, bu vehim insanın hilafet ve niyabetine aykırıdır. Ama biz, hayata bu dünyanın ölçüleriyle bağlı olduğumuz için, kendimizi bu vehim girdabından kurtaramıyoruz,

Biz inanıyoruz ki, hayatı ve ölümü halk eden Yüce Yaratan, bütün canlı varlıklar gibi, bize de ölümü mukadder kıldı: ‘Her nefis, her canlı ölümü tadacaktır..!’

Bazı ölümler bize, zamansız gibi gelir. Ama onu zamanlamak bizim elimizde değil ki… Böyle olduğunu bile bile, hasretine dayanamadı-ğımız bazı dost ve yakınlar için hep böyle sızlanırız. Mütevefanın geride bıraktığı kederdide ailesi de bizi böyle düşünmeğe sevkeder, bazen. Halbuki mukadder olan ölümün ileri geri söz konusu değil. Söylenenler, dehrin hay-u huyundan ibarettir. Ölüm vuslata açılan ilk penceredir.

Bu duyguların kaleme dökülmesine sebep sensin Mustafa. Biz sana Mustafa PEKTUT demekten daha çok “TATAROĞLU” derdik… Bu hitapta bu mertliği simgelemek vardı. Sen bunun farkındaydın… 41 yıllık dost ve kardeş… Ve bundan mufarakat… Yukarıda ifade etmeğe çalıştığım hissiyatım başka şeyler yazmama manidir. Ölümü ve ayrılığı muvakkat bilmişiz… Bir gün bunlar bitecek… Mukaddes Kur’ân’ın vadettiği ebedî yurtta beraber olacağız.”

Onun Konya İmam Hatip Okulu Mezunları Derneği’nin kuruluşunda ve OKU Mecmuası’nın sahip ve yazı işleri müdürü olarak, yıllarca neşrinde büyük hizmetleri geçti.

Tatarca’yı çok iyi bilen merhum, Tatarlar arasında geçirdiği 1992 yılında bir Ramazan bayramında yaptığı konuşmadan sonra, camileri dolduran cemaat tarafından tek tek kucaklanmış ve gözyaşları içerisinde cemaatın: “Gardaş şimdiye kadar sen neredeydin!” sualine muhatap olmuştur.

Mustafa Pektut, İmam Hatip nesli içerisinde yayın hayatına ilk atılan ve pek çok arkadaşının yayıncılığa başlamasına sebep olan bir müteşebbis, eşi nadir bulunan vefakâr, gerçek bir dosttu.

KAYNAKLAR

Mustafa Ateş, Diyanet Aylık Dergisi. Ocak 1993, s. 18;
Halit Güler – M. Ali Uz, Konya İmam Hatip Okulu İlk Mezunları, Konya 2005, s.41-42