Sahibata Fahreddin Ali

Sahibata Fahreddin Ali
(ö. 684/1285)

Esas adı Fahreddin Ali, babasının adı Hüseyin Rumî, daha çok SAHİBATA diye anıldı. Anadolu Selçuklularının muhtelif hizmetlerinde bulundu, İzzeddin Keykavüs devrinde adalet nazırlığı (Emir-i Dâd) yaptı ve sonra baş vezirlik (Saltanat Naipliği) mevkiine yükseldi, bilgisi, idaresi ve yapmış olduğu hayırlarla tanındı halkın büyük sevgisine mashar oldu.

Selçuklu saltanatının en karışık dönemlerinde görev yaptı, halktan vakitli vakitsiz vergi toplayan Moğolları bu işten vazgeçirmek için, Moğol hükümdarına gitti ve bu işi başarı ile bitirerek Anadolu’ya döndü. Bir ara Osmancık kalesine hapsedilmişse de, buradan kurtulduktan sonra, 1274 yılına kadar evinde oturdu, büyük eserlerinin tamiri, hayır müesseselerinin işleri ve vakıfarı ile meşgul oldu.

Ömür boyu, Konya başta olmak üzere Anadolu’nun pek çok yerinde hayır eserleri yaptırdı. Konya’da Darü’l-Hadis, mescit, bir hângâh, hamam, çeşme, buzhane ve iki türbe. Kayseri’de bir medrese, mescit ve çeşme. Akşehir’de bir medrese, imaret ve mescit. Muhtelif yerlerde han ve kervansaraylar, hep bu zatın hayır eserleridir. Bu eserlerin çoğunun mimarı, Kelûk bin Abdullah’dır.

Hazreti Mevlâna pek çok mektubunda, Sahibata’yı övücü sözler kullanır:

“Pek ulu, bilgin, adalet ıssı, bağışlarda, lütufarda bulunan, Allah buyruğunu ululayan, Allah’ın halkını esirgeyen, padişahlarla sultanların yakını…” olarak metheder.

Sultan Veled de, Sahibata’yı yirmi bir beyitlik bir şiirle över. Bütün kaynaklar, Fahreddin Ali’nin hayır-hasenat sahibi, adil ve merhametli bir insan olduğunda ittifak eder. Veliler listesinde yer alır.

Sahibata

Sahibata

Hayatının sonlarına doğru görevinden ayrılan Sahip Fahreddin Ali, kendisini ibadete verir. Akşehir’in Nâdir Köyü’ne yerleşir. 25 Şevval 687 H. 22 Birincikânun 1288 pazartesi günü vefat eder. Cenazesi sağlığında Konya’da yaptırdığı türbesine gömülür.

Aksarayî başta olmak üzere bazı tarihçiler onun vefat yılını 687 olarak verirken. mezar taşı kitabesinde vefat yılı, 684 olarak verilmiştir.

İbrahim Hakkı Konyalı, türbedeki cesetleri ve mumyaları gördüğünü, Sahibata’nın cesedinin, Konya’yı işgal eden italyanlar tarafından aşırıldığı şayiası olduğunu anlatır. Sahibata’nın tabutuna göre, ufak tefek bir insan olduğunun anlatıldığını zikreder.

Konya’da Sahibata Camii, ve Hangâhı, Sultan Hamamı, İnce Minare (Darü’l-Hadis) Medresesi, Tahir ile Zühre adıyla anılan mescit (Konya Erkek Lisesi bahçesinin kuzeyinde, Şato Form güneyindeki caddeye nazır), hep bu zatın yaptırmış olduğu hayır müesseselerinden bazılarıdır.

İnce Minare Medresesi’nin vakfiyesinde, Sahip Ata Fahreddin Ali hakkında şu sözlere yer verilir:

“En büyük vezir ve en büyük düstûr, doğuda ve batıda vezirlerin meliki, yaratıkların melce’i, yardımcısı ve barınağı, devlet ve dinin iftiharı olan, hayır, şefat, insaf, ihsan, adalet, ilim sahibi, İslâm ve Müslümanların yardımcısı, melik ve sultanların sağ eli, hamdların, öğüncülerin üstün meziyetlerin, ikramların babası, Konyalı Hacı Ebubekir oğlu Hüseyin oğlu Ali (Allah, hayatın kazanmasını ve hasenatı toplaması hakkında, onun tevfikini artırsın.)”

Veliler listesinde yer alması boşuna değildir.

KAYNAKLAR

İbn-i Bibi, a.g.e. s. 273-274, ;
Turan, a.g.e.s. 493, 517, 534
Konyalı a.g.e. s. 727;
Önder, a.g.e. s. 167-168.
Önder, a.g.e. s. 108;
Kerimeddin Mahmud, (Çev. M. Nuri Gençosman) Selçukî Devletleri Tarihi, Ankara 1943, s. 227-229;
Mevlâna Celâleddin, Mektuplar (Hz. Abdülbaki Gölpınarlı), İstanbul 1963, s. 230;
Ahmet Efe, Sahip Ata Fahreddin Ali’nin Hayatı ve Eserleri, Konya 2003