Kadı Sirâcüddin

Kadı Sirâcüddin Urmevi
(594/1198 -682/1283)

Anadolu Selçuklularının ünlü âlim ve kadılarından olan Sıracüddin’in künyesi Ebu’s-Sena’dır. 594/1198 yılında Azerbaycan’ın Urmiye şehrinde dünyaya geldi.

İlk tahsilini memleketinde yaptı. Uzun yıllar Musul ve Şam’da kalıp tahsilini ilerlettikten sonra Konya’ya geldi. Uzun süre Konya ve Malatya’da kadılık yaptı. Evhadüddin Kirmanı’nin müritlerindendi.

Mevlâna Celâleddin, Şeyh Sadreddin Konevî başta olmak üzere, zamanın büyük âlimlerinin sohbetlerinde bulundu. Sadreddin Konevî ve Hz Mevlâna’nın yakın dostlarındandı. Ahmet Efâlâki eserinde Sıraceddin Urmevîile ilgili pek çok menkıbe nakleder.

Kelâm, mantık, usul ve Şafii Fıkhı’nda üs-taddı. Parlak bir ilim hayatı vardı. Pek çok talebe yetiştirdi ve pekçok eser verdi. İlmî kudretinden dolayı taht şehri Konya kadılığına, sonra da Anadolu Selçuklu Devleti Kâdı’l-Kudatlığı’na getirildi.

Karatay Medresesi’nin banii Celâleddin Karatay’ın vakıfarının vakfiyesini 678/1279 yılında Kâdı’l-Kudat olarak o tasdik etti. Anadolu Selçuklu Devleti’nin hâkim olduğu pek çok vilâyette yapılan vakıfarın vakfiyeleri, yine onun tasdikini taşır.

Konya’nın Karamanoğulları tarafından kuşatılması sırasında vermiş olduğu fetva ile şehrin müdafaasında büyük hizmeti geçti. Halk onun vermiş olduğu fetva sayesinde yek vücud olarak Konya’yı savundu. Siraceddin Urmevî savaşa bizzat kendisi de katıldı. Bu hizmetiden dolayı Abaga Han tarafından takdir edilip ödüllendirildi. Ve ülkenin Kadı’l-Kudatlığı’na getirildi.

682/1283 yılında Konya’da vefat etti. Sıraceddin Urmevi’nin bağı, Musalla Kabristanı’nın kuzeyindedir. Kendisi de bağının kenarındaki türbesine defnedilmiştir. Türbe Bayram Yeri’nin önünde bir yerdedir. (Konyalı, 1964, 590)

Kadı Sıracuddin’in vefatına kadar son on yıl içerisinde başta Mevlâna olmak üzere, Şeyh Sadredin Konevi gibi, pek çok âlim göçüp gitti.

Aksaraylı Kerimeddin Mahmut, bu büyük kayıplarla ilgili olarak;

“Bu İslâm şeyhlerinin göçmesinden sonra, Müslümanlar arasında kemâl ve nur kalmadı.” der ve;

Kadı Sirâcüddin hakkında da şu tarihi tesbitte bulunur:

“İlimde, fazilette engin bir deniz gibi idi. Şeriat semasının güneşi hakikat ve tarikat alanının merkez noktası sayılırdı. Akıl ve nakle ait bilgilerle bütün cihan âlimlerinin en üstünü olan bu zatın yüksek ilminden faydalanmak için dünyanın her bucağından birçok kimseler akın eder, Konya’da Ülker yıldızları gibi bir bilginler cemaatı toplanırdı. Sırâcüddin’in ölümünden sonra, bunlar da darmadağın oldular.”

Pek çok eserin müellifi olan Ebü’s-Sena Sırâcüddin Urmevi’nin eserlerinden bazıları şunlardır:

Et-tahsilü Muhtasar-ı Mahsûl, Şerhü’l-Vecizüli’l-Gazali, Muhtasar-ı Şerhi’s Sünne Lil-Begavî, Beyânü’l-Hak ve bilhassa Metâliü’l Envar isimli tefsiri meşhurdur. Bu eseri, Kudbeddin-i Razi taralından şerh edilmiş ve uzun zaman medreselerde okutulmuştur.

Hazreti Mevlâna’nın vefatında cenaze namazını kıldırmak üzere Şeyh Sadreddin-i Konevi’nin öne geçtiği sırada, üzüntüsünden bayılması üzerine, Mevlâna’nın cenaze namazını bu zatın kıldırdığı rivayet edilir.

Sirâceddin Urmevi’nin Hazret-i Mevlâna’nın Türbesi’nin karşısında şu şiiri okuduğu rivayet edilir:

“Ecel dikeni senin mübarek ayağına battığı gün ne olurdu, feleğin eli benim başıma helak kılıcını vursaydı da böyle bir günde gözüm cihanı sensiz görmeseydi.”

KAYNAKLAR

Aksaraylı Kerimeddin Mahmut, a.g.e. s. 203;
Efâkî, a.g.e. s. 334-336, 399-400;
Konyalı, a.g.e. s. 590;
Ceran, a.g.e. s.96;
Füruanfer, a.g.e. s. 148-149;
Turan, a.g.e. s. 556, 566-567;
İslâm Âlimleri Ansiklopedisi, C 9. s. 262-265;
ES. Muhtasar Konya Ansiklopedisi (Haz. Uz), s. 2/213.