Şeyh Hacı Abdullah Efendi

Memiş Efendi’nin Talebesi Seydişehirli Şeyh Hacı Abdullah Efendi
(1222/1807-1320/1903)

1222/1807 yılında Bozkır’ın Karacahisar köyünde dünyaya geldi. Müderris Yeğen Mehmet Efendi’nin oğludur. Annesi de Karacaardıçlı Zeynep Hanım’dır.

Ailesinin tek çocuğu olan Abdullah Efendi, küçük yaşlarda annesini, beş yıl sonra da babası Mehmet Efendi’yi kaybetti. Üvey annesinin yanında sıbyan mektebini bitirdikten sonra, babasının talebelerinden birisi onu, Hocaköy’de Me-miş Efendi’nin medresesine kaydettirdi. Abdullah Efendi bundan sonra Memiş Efendi’nin terbiye ve tedrisinde yetişti.

Memiş Efendi, rahle-i tedrisinde yetişen ve çok sevdiği bu talebesini, vefat eden Şeyh Nuri Efendi’nin dul kalan eşi, Arife Hanım’la evlendirerek talebe yetiştirmek üzere, genç yaşında Seydişehir’e gönderdi.

1249/1833 yılında Seydişehir’e gelerek müderrisliğe başlayan Abdullah Efendi, Şeyh Nuri Efendi’nin medresesinde, uzun yıllar talebe yetiştirdi. Oğlu Hacegân Efendi de, medrese tahsilini tamamlayarak kendisine yardımcı oldu.

Bu sıralarda Hocaköylülerden bazılarına gücenen Memiş Efendi de Hocaköyü’nü terkede-rek Seydişehir’in Çavuş Kasabası’na gelip yerleşti. Medresesini oğullarına bırakan Abdullah Efendi sık sık, hocası Memiş Efendi’yi ziyaret etmeye ve bazı zamanlarda yanında kalmaya başladı. Memiş Efendi, zahiri ilimlerde eşsiz bir âlim olan Abdullah Efendi’yi tasavvuf ilmine de âşinâ kıldı ve onu şeyhlik mertebesine yükseltti.

Hocası Memiş Efendi’nin vefatından sonra, tamamen kendisini ibadete veren Abdullah Efendi, bütün vaktini ibadet ve ezkarla geçirdi, zaman zaman da itikâfa girdi. Bu hali 16 yıl devam etti. Artık bundan sonra Nakşi şeyhi olarak ünü bütün Türkiye’ye yayıldı. Anadolu’nun dört bir yanından halk akın akın onu ziyarete gelmeye başladı. Zamanın devlet büyüklerinin de sevgi ve itibarını kazandı. II. Abdülhamid Han’ın bile, iki defa kendisini gizli olarak ziyarete geldiği rivayet edilir.

Pek çok kerametinden bahsedilen Abdullah Efendi, bir ara hac görevini de ifa etti. 1319/1903 yılında vefat etti ve Hıdır Mescidi denilen bugünkü türbesinin bulunduğu yere defnedildi.

Otuz altı sene müderrislik, otuz dört sene de Nakşibendî tarikatının şeyhliğini yapan Abdullah Efendi, pek çok halife yetiştirdi ve bunlar vasıtasıyla Anadolu’nun pek çok yerinde tarikatının yayılmasına vesile oldu. Türbesi çok ziyaret edilen ziyaretgâhların başında gelir.

Abdülaziz Mecdi Efendi’nin naklettiğine göre, ilerde hayatını anlatacağımız Ayaşlı Şakir Efendi’nin cezbeye tutulacağını ve tasavvuf yoluna gireceğini Abdullah Efendi önceden haber vermiş ve: “Üç haftaya kadar, daha olmazsa üç aya kadar, nihayet üç seneye kadar bizdensin.” demiş. Ve dediği gibi de olmuş, çok geçmeden Şakir Efendi cezbeye tutulup tasavvuf yoluna sülük etmiştir.

Bir menkıbe;

Konya’ya büyük hizmetlerde bulunan Konya Valisi, Sadrazam Ferid Paşa, Nakşi Tarikatı’na mensuptur. Teftiş bahanesiyle sık sık Seydişehir’e gider ve Şeyh Abdullah Efendi’yi ziyaret eder.

Ferid Paşa bir Seydişehir ziyaretinde birkaç gün kalır. Konya’ya dönerken Şeyh Efendi’ye veda için medresesine gider. Abdullah Efendi bütün talebelerini medresenin bahçesine çıkarır hep birlikte dua ederler. Ferid Paşa Şeyh Efendi’ye:

“-Efendim Allaha ısmarladık ilk fırsatta yine ziyaretinize gelirim” deyince Abdullah Efendi:

“Vali Bey! Yolun açık, işlerin asan olsun. Bu son görüşmemizdir.” deyince, Şeyh Efendi’nin kerametine vakıf olan Ferid Paşa, bu cevaptan bir ölüm tevehhüm ederek telaşlanmış. Bunu hisseden Abdullah Efendi:
“-Bir daha görüşemiyeceğiz, ama bu sizin için hayırlıdır.” Açıklamasını yapmış.

Ferid Paşa Antalya’ya gitmiş. Orada iken İstanbul’dan sadrazamlığa tayin edildiği yolunda bir tel almış.

Abdullah Efendi böylece hem kendisinin vefat edeceğini, hem de onun için hayırlı bir işin gerçekleşeceğini önceden haber vermiş olur.

Yalnız burada kafamızı karıştıran bir husus olmuştu. Abdullah Efendi’nin vefat tarihi farklı şekillerde gösteriliyordu. Vefatını biz 1901 olarak tespit etmiştik. Hasan Özönder Bey ise, 19 Zilhicce 1319/1903, tarihini verir. Zilhicce ayı verilince tarih, Hicri olacağından Miladi karşılığı 1903 değil, 1901 olur.

Ferid Paşa’nın sadrazam nasbedilmesinin yılı, 1903’dür. Abdullah Efendi’nin vefat tarihini 1901 olarak kabul edersek anlattığımız olayın bir menkıbe olabileceği zehabına kapıldık. Daha önceki bir yazımızda konu üzerinde uzunca durmuştuk.

Mehmet Önder Bey’in, Seydişehir Tarihi’nde, Şeyh Abdullah Efendi’nin vefat tarihini, 26 Zilhicce 1320 (26 Mart1903) olarak tespit ettiğini görünce mesele kısmen çözülmüş oldu.

Rivayete göre, Ferid Paşa meseleyi Abdülhamit Han’a aktarınca, Şeyh Efendi’ye kaydı hayat şartıyla maaş bağlanırsa da, o bu maaşı kabul etmek istemez. Abdullah Efendi de bu arada vefat ettiğinden Seydişehir’deki türbesi, Abdülhamid Han ve Ferid Paşa tarafından yaptırılır. Abdullah Efendi ile ilgili olarak buna benzer pek çok menkıbe anlatılır.

Şeyh Abdullah Efendi’nin Sandukası

Şeyh Abdullah Efendi’nin Sandukası

Abdurrahman Ayaz Hoca, Seydişehir Tarihi adlı eserinde, Abdullah Efendi’nin keramet ve vecizelerinden bahseder. Birkaç vecizesi şeyledir:

“Lisanda olan kelime-i tevhit arızîdir. Ölüm halinde faydası olmaz. Tevhid’in kalbi olması lazımdır.

“Size zulmetmemeleri için, ehlinin gayri yanında hakikatları söylemeyin.”

“Hakikati ehlinden gizlemeyin. Eğer gizlerseniz, onlara zulmetmiş olursunuz.”

“Hakk’a yaklaşan halka yaklaşır. Müstakim olana halkın cümlesi yaklaşır.”

“Kerametten ziyade istikamet lazımdır.”

KAYNAKLAR

– Osman Ergin, Abdülaziz Mecdi Tolun, İst. 1942, s. 24;
– Abdurrahman Ayaz, Seydişehir Tarihi, Seydişehir, 1992, s. 134;
– Mehmet Önder, Seydişehir Tarihi, Ankara 1986, s. 165-166;
– Özönder a.g.e. s. 243-246;
– İsmail Bilgili- Ahmet Çelik, a.g.e. s. 137-138;
– M. Ali Uz, “Celaleddin Kişmir’den Avlonyalı M. Fert Paşa ve Seydişehirli Şeyh Abdullah İle İlgili Bir Hatıra”, Akademik Sayfalar, 2008, Cilt 8, S.20, s.321-322.