Şeyh Ulemâ

Şeyh Ulemâ
Şeyh Alaman

Selçuklu dönemi velilerinden bir zat olan Şeyh Ulemâ’nın, doğum ve vefatı ile ilgili elimizde sağlıklı bilgi mevcut değildir. Âlim, fazıl ve döneminin meşhur şeyhlerinden biri olduğu anlaşılan Şeyh Ulemâ’nın, meşhur Fakih Ahmed’in talebelerinden olduğu rivayet edilir. Buna göre şeyhin, Hz. Mevlâna’nın vefatından sonra yaşadığı kuvvetle muhtemeldir.

Mevlâna Külliyesi’nin kuzeydoğusunda yer alan, bir zamanların tarihi ev ve konakların bolca bulunduğu geniş bir semt, bu zatın adını taşır. Bir zaviye ile mescit, yine aynı mahallede bir mektep ve kabristan da aynı adı taşıya gelmiştir. Külliyenin bulunduğu semt de halk arasında Işga-laman olarak bilinmektedir.

Zaviyenin Hicri 687/1288 yılında âlemin kutbu Seyid Ahmet ve Şeyhlerin Sultanı Fakih Ahmed ve Seyit İbrahim Arap namına yapıldığı zaviyenin kitabesinden anlaşılmakta ve bu kitabe Mevlâna Müzesinde muhafaza edilmektedir.

İbrahim Hakkı Konyalı, Hoca Fakih Ahmed’in ölümünden 69, Mevlâna’nın ölümünden 15 yıl önce Seyit Ahmet tarafından bu zaviyenin yapıldığını, bitişiğindeki mescidin de Şeyh Ulemâ eliyle inşaa edildiği ve kendisinin de buraya defnedildiğini kaydeder.

Şeyh Ulemâ’nın yaptırmış olduğu mescidin giriş kapısı üzerindeki kitabenin Türkçesi şöyledir :

“Mescitler, muhakkak Allah içindir. Şu hâlde Allah ile birlikte başka birine de yakarış yapmayınız. Âlemin kutbu Fakih Ahmed adına, Allah’ın abdalı, yoksul kul Şeyh Âliman eliyle yapıldı. Allah tevfikiyle kuvvetlendirsin. Çünkü ona muhtaçtır.”

Burada bulunan külliyeye ait zaviye ve sonradan yapılan mektep de, zamanla yıkılmış, sadece içerisinde bir sanduka bulunan bu mescit ayakta kalabilmiştir. Mektebe ait kitabe de müzeye kaldırılmıştır.

Bugün, adını taşıyan kabristanda bulunan türbesinin alt kısmı taş, üzeri tuğla ile inşa edilmiştir. Üzerinde tuğla ile örülü bir kubbe bulunmaktadır. Sandukası da yine tuğla ile örülmüştür. Kapısı ve iki penceresi doğuya, bir penceresi de batıya açılmaktadır.

Şeyh Ulema Türbe ve Kabristanı

Şeyh Ulema Türbe ve Kabristanı

Türbe bakımsız bir vaziyette iken Karatay Belediyesi tarfından restore edilmiştir. Halkın büyük bir veli olarak rahmetle andığı şeyhin kitabesinin, sonradan kaldırıldığı tahmin edilmektedir.

Mehmet Önder Bey de türbedeki sandukanın Fakih Ahmed’e ait olabileceği, Şeyh Ulemâ’nın bu zaviyede şeyhlik etmesi ve zaviyeye bitişik bir mescit yaptırmış olması dolayısıyla adının geçtiğinin söylendiğini, bir makaleye istinaden zikretmektedir. Bu iddia 1024 tarihli bir hüccete de dayandırılmıştır.

Daha önce de temas ettiğimiz şekilde, aynı asırda birden fazla Fakih Ahmed’in yaşadığı ve burada yatan zatın da Fakih Ahmed olduğu kabul edilirse, o takdirde Şeyh Alaman veya Âliman olarak meşhur olan bu zatın nerede yatmakta olduğu ve bu ikinci Fakih Ahmed’in hangi Fakih Ahmed olabileceği sorusunu akla getirmektedir.

Yapmış olduğumuz araştırmalar da bu konunun henüz kesin olarak çözülmediğini ortaya koymaktadır. İbrahim Hakkı Konyalı da iddiasının ısbat zımnında 1255 H. tarihli bir kadı ilâmından söz etmektedir. Hele Şeyh Alaman’ın bir Alman mühtedisi (hidayete erip müslüman olmuş bir Alman) olduğu yolundaki iddianın hiç bir delili yoktur. Bu sebeple burada yatan zatın unvanının şeyh Ulema olduğu düşüncesini kabul ediyoruz.

Türbe de bir kabir taşı kitabesi bulunmuş olsa idi, hiç değilse orada yatan zatın kim olduğu ve hangi tarihte vefat ettiği sıhhatli olarak anlaşılırdı.

KAYNAKLAR

Önder, a.g.e. s.183;
Konyalı, a.g.e. s. 743-744;
Özönder, a.g.e. s.121-122;