Abdullah Vahdi Efendi

Abdullah Vahdi (Alanya) Efendi
(1890-1948)

Abdullah Vahdi (Alanya) Efendi

Abdullah Vahdi (Alanya) Efendi

1890 yılında Konya Kerim-dede Çeşme Mahallesi’nde doğdu. Babası Ziyaeddin Efendi, annesi Ha-fize Hanımdır. İlk tahsilini müteakip kendi medreseleri olan Topraklık Medresesi’nde babası Ziya Efendi ve amcası Mustafa Efendi’de okuyup icazet almış olması gerekir.

Abdullah Vahdi Efendi’nin tahsilini tamamladıktan sonra, anlatılanlara göre bir süre Akçeşme eski adıyla Boyalı mahalle mektebinde hocalık yaptı.

Vahdi Hoca anneannemlerin komşusu idi. Nüktedan hoşsohbet, temiz yürekli biraz da saf bir insandı.

İlk eşi Hasibe Hanım’dan Mustafa ve Mehmet Hazım adında iki oğlu, ikinci eşi Hatice Hanım’dan da Ziya, Ziyaeddin ve Mehmet adında üç oğlu, Dürdane adında da bir kızı olur. Soy adları Alanyalı’dır.

Abdullah Vahdi Efendi, o günün şartlarında çocuklarını büyük zaruretler içerisinde yetiştirir. 30.01.1948 tarihinde vefat eden Vahdi Efendi, Üçler Kabristanı’nda metfundur.

Konya’da Vahdi Hoca ile ilgili pek çok menkıbe anlatılır.

Bir gün hocayı gerdek katma merasiminde dua etmek için çağırırlar. Dönemin evleri bahçeli evler. Bahçede meşaleler yakılır. Hoca gözünü yumar başlar duaya… Gözünü açtığı zaman etrafında ne insan kalmış ne de meşale. Cemaat damadı gerdeğe kattıktan sonra çekip gitmiş. Bu hatırasını hoca tatlı tatlı anlatırdı.

Başka bir hatırası da şöyle:

Eskiden bugünkü Akçeşme İlköğretim Okulu’nun bulunduğu yer de kabristandı. Halk Topraklık’a iki kabristanın arasından dar bir yoldan gelir giderdi. Hoca bir gün geç vakit çarşıdan evine dönerken, eski talebelerinden oldukça kafayı bulmuş bir talebesi önüne geçer ve;

“- Hocam, elleri âlim ettin de beni niye zâlim ettin” diyerek elindeki bıçağı göğsüne dayar. Hoca gerçekten sarhoş talebesinin kendisini öldüreceğini sanarak yalvarmaya başlar.

“- Oğlum, Mehmet’im, ilim helva değil ki, ağzına tıkayım, yağ değil ki, boğazına dökeyim” diye yalvarmaya başlar. Bu arada da korkudan altına koyuverir.

Hoca’nın talebesinin babası Konya’nın meşhur kasaplarından birisidir. Oğlunun marifetini duyunca kulağını çeker ve çıraklarından birisiyle bir takım çamaşır ve bir gövde de et göndererek hocanın gönlünü alır.

KAYNAKLAR

KVS, 1332 ;
Arabacı, a.g.e. s. 230-231;
Sural, a.g. dizi yazı, 6 Ağustos 1975;
Karatay Nüfus Müdürlüğü kayıtları.