Ateşbaz-ı Veli
(ö. 684/1285)
Ateşbaz-ı Veli, Hazreti Mevlâna’nın muasırı olup, esas ismi Şemseddin Yusuf, babasının adı İzzeddin’dir. Ateşbaz-ı Veli olarak ün yapmış ve gönüllerde taht kurmuştur.
Ateşbaz-ı Veli’nin, Bahâ Veled’le birlikte Belh’ten veya Karaman’dan geldiği, dergâhta yetiştiği ve aşçılık yaptığı rivayet edilir. Ateşbaz, ateşle oynayan demektir. Onun, Hazret-i Mevlâna ve Mevleviler arasında önemli bir yeri vardır. Ateşbaz Makamı, bir terbiye ve eğitim makamıdır.
Mevlevi tekkelerinin ruhu, mutfaktır. Aşçı Dede, Kazancı Dede, İçeri Meydancı’sı ve Bulaşıkçı Dedeler, tekkenin mürebbileridir. Aşçı Dede en büyük zabittir. Kazancı Dede de ikinci zabittir.
Aşçı Dede’nin hizmeti, çilekeşlere nezaret etmektir. Mutfağa gelen can, aşçı dedenin huzurunda ikrar verir, sonra kazancıya teslim edilir. Çile bittikten sonra aşçıbaşı, yalnızca dervişe öğüt verdikten sonra şu gülbangı çeker:
“Vakt-i Şerif hayrola; hayırlar fethola; şerler defola; derviş kardeşimizin hizmetleri mübarek ola. Dem-i Hazret-i Mevlâna, sırrı Şems-i Tebrizî Kerem-i İmâm Ali, Hû diyelim, Hû..”
Aşçı Dede’den başka, mutfakta on sekiz görevli daha vardır. Bu da, mutfak hizmetine ne kadar önem verildiğini gösterir. Kazancı Dede’den ayakçıya kadar, herkesin ayrı bir görevi vardır.
Mutfak müştemilâtından bulunan Meydan-ı Şerifte’ki beyaz postun adı, Ateşbâz-ı Veli Makamı’dır. Bunun yanında ve üst taraftaki kırmızı post da, “Sultan Veled” makamıdır.
Ateşbâz-ı Veli ile ilgili pekçok menkıbe anlatılır. Bunlardan birisi şöyledir:
Birgün, dergâhın mutfağında yemek pişirmek için odun kalmamıştır. Dergâhın aşçısı olan Ateşbâz-ı Veli, durumu Hazret-i Mevlâna’ya bildirince, Hazret-i Mevlâna lâtife yollu:
“- Odun kalmadıysa, ayaklarını kazanın altına sok da yemeği onunla pişir!” der.
Ateşbaz için şaka da olsa emir, emirdir. Mutfağa gider, ayaklarını kazanın altına sokar ve parmak uçlarından çıkan ateşle yemeği pişirir. Büyükler arasında açık keramet izhârı hoş karşılanmadığından;
Hazreti Mevlâna, bu duruma muttali olunca, hoşnutsuzluğunu:
“- Hay ateşbaz hay!” diyerek ortaya koyar.
Ateşbâz-ı Veli’nin türbesi, Havzan semtinin üst tarafında, Yeni Meram yolu üzerinde, eski Sigorta Hastahanesi’nin güneydoğusunda bulunmaktadır. Türbe klasik Selçuklu kümbetleri tipindedir. Kesme taştan, sekiz köşeli gövdesi üzerine, tuğla ile örülmüş; sekizgen pramid külahı oturur.
Türbenin kıblesinde küçük pencere üzerindeki kitabesi şöyledir:
“ Bu kabir, kutlu şehit rahmetli İzzeddin oğlu, milletin ve dinin güneşi Yusuf Ateşbaz’in kabridir. 684 yılı Recep ayının ortasında Allah’ın rahmetine kavuştu. Allah yarlığasın.”
Bugün, içi dışı ve çevresi itibariyle Konya’da en temiz ve bakımlı türbe, Ateşbâz-ı Veli Türbesi’dir. Türbenin yanında bulunan ve türbedarın ikamet ettiği ev, Vilâyet ve Emniyet Müdürlüğünün katkılarıyla yıkılarak yeniden yapılmıştır.
Diğer türbelerin de bu hâle getirilmesi en büyük dileğimizdir.
KAYNAKLAR
Asaf Halet Çelebi, ‘‘Bazı Mevlevi Âdetleri’’, Türk Yurdu Dergisi, 1955 s. 251.
Abdûlbaki Gölpınarlı. Mevlevi Adap ve Erkânı, İstanbul 1963. s.135;
Önder,197, a.g.e. s.181-186;
Özönder, a.g.e. s. 115-120;
Abdülbaki Gölpınarlı, Mevlâna’dan Sonra Mevlevîlik, 1963 İstanbul. s. 39;
Nezahat Bekleyiciler, Ateşbâz-ı Velî, Konya 2007;
Konyalı Konya Tarihi, 1964, s.587-588.