Ebü’l-Vefa

Musluhiddin Mustafa
Ebü’l-Vefa

(ö. 896/1591)

Konya’da doğdu. Kendisi bir kitap kapağına ismini, Mustafa bin Ahmet es-Sadri el-Konevi şeklinde yazmıştır. Muslihuddin Mustafa olarak da anılmıştır. Muslihuddin lâkabıdır, İbnülvefa, İbn Vefa, Ebü’l-Vefa ve Şeyh Vefa lâkaplarıyla tanınmıştır. Vefa annesinin veya dedesinin adıdır. Doğum tarihi bilinmemektedir.

Musluhiddin Mustafa Konya’da başladığı tahsilini babasıyla birlikte gittiği Edirne’de tamamladı. Önce Edirne Debbağlar Camii imamı Şeyh Muslihuddin’e intisab etti, ondan ders aldı, sonradan onun tavsiyesi üzerine Bursa’da metfun Abdüllâtif el- Kudsi Hazretleri’nin sohbetlerine devam ederek onun baş halifelerinden oldu. Zahirî ve batınî ilimlerde yetişmiş, takva, verâ ve kemâl sahibi bir zat olup, ünü kısa sürede etrafa yayıldı. Bundan sonra Konya’ya döndü bir süre Konya’da kaldı.

Şeyh Ebü’l Vefanın Türbesi

Bir ara hacca giden Vefa Hazretleri, dönüşünde Hristiyan korsanlar tarafından gemisi soyuldu, kız kardeşi ile birlikte kendisi de Rodos’a götürülerek hapsedildi. Karamanoğlu İbrahim Bey tarafından fidyesi verilerek esaretten kurtarıldıktan sonra, İstanbul’a adıyla anılan Vefa Semtine yerleşti, vefatına kadar da burada yaşadı. Muslihuddin Mustafa’nın, İbrahim Bey’in vefatından (1464) sonra, İstanbul’a yerleştiği tahmin edilmektedir.

Kibar-ı Evliya’dan, keramet sahibi ve hoşsohbet bir insan olan Vefa Hazretleri’nin, üç lisanda tasavvufi şiirlerinin bulunduğu Osmanlı Müelliferi’nde zikredilmektedir.

Muslihuddin Mustafa, başta Fatih Sultan Mehmet olmak üzere Sadrazam Karamanî Mehmet Paşa, Sinan Paşa, Molla Lütfi, Şeyhülislâm Zenbilli Ali Efendi ve Bursalı Ahmet Paşa tarafından büyük itibar görmüştür. Fatih onun için Vefa Semti’nde bir cami ile bir çifte hamam yaptırmıştır. Çilehanesi ile türbesi de buradadır. Sonradan külliye için pek çok vakıf tahsis edilmiştir.

Bazı kaynaklarda Şeyh Vefa hazretlerinin Fatih’le görüşmediği zikredilir. (Mehmet Süreyya IV/ıı, s. 75) Bazı kaynaklarda ise bu görüşmemenin halvet dönemiyle sınırlı olduğu belirtilmektedir.

Vefâ-i Konevî’nin sultanlarından kaçmasının sebebi, onların yapacakları ihsanların, dervişlerinin gönüllerini karartacağı ve manevî mertebelerini düşüreceği korkusundandır. Vefa-i Konevî’nin irfanına delalet eden sözleri çoktur.

Bir gün birisinin, Hallac-ı Mansur’u kötülemek maksadıyla:

“- Mansur’un Ene’l-Hak demesine ne dersiniz?” sualine karşılık Ebul Vefâ’nın:

“- Ene’l-batıl mı deseydi?” şeklinde vermiş olduğu arifane cevabı meşhurdur.

Muslihuddin Mustafa, “İlâ rahmeti rabbih” terkibinin delalet ettiği 896 (1491) yılında vefat etti ve II. Beyazid’ın katıldığı cenaze namazının ardından adına yaptırılan caminin haziresine defnedildi. Daha sonra kabri üzerine türbe yaptırıldı.

Vefâ-i Konevî’nin vefat tarihi, Osmanlı Mü-elliferi’inde 1485, Türkiye İslâm Âlimleri Ansiklopedisinde 1490, 1973 Konya İl Yıllığında da 1480 olarak gösterilmiştir. Verilen tarihin doğru olması gerekir.

Şeyh Ebü’l Vefanın Türbesi

Şeyh Ebü’l Vefanın Türbe içi

İstanbul’da Vefa semtinde, bu büyük veli adına yaptırılan külliye içerisindeki cami, minare, büyük âlimler yetişen medrese, imaret ve hamam zamanla yok olmuş. 1992 yılında cami yeniden inşa edilmiştir. Vefa Hazretleri’nin çilehanesi hâlâ ayaktadır. Çilehaneye, yine mihrabın yanından girilmektedir. Şimdi külliye İstanbul’un en çok ziyaret edilen manevî mekânlarından birisidir.

Türbelerinde bulunan üç sandukadan ortada büyük olanı Şeyh Vef â-i Konevî’ye, sağ ve solundaki sandukalar da halifeleri Şeyh Ali ve Şeyh Davud’a aittir. Çilehanenin doğu ve güneyi ile türbenin doğusu tamamen tarihi kabirlerle doludur.

Dinî ilimler yanında astroloji, kozmoğraf-ya ve musikiye de aşina olan Vefa Hazretleri’nin arifane şiirlerinden bir beyti şöyledir:

Yazdığın çünki ezelde dost tağyir eylemez
Her ki ariftir bu sırrı bildi tedbir eylemez.

Türbesinin niyaz penceresinde, Ali Paşa’nın kızı Selma Hanım’m el yazısıyla aşağıdaki beyit yazılıdır:

Mukteda-yı ehl-i ma’na Muslihiddin Ebü’l-Vefâ
A ‘yüni uşşaka hâki merkadidir tûtiyâ.

Şeyh Ebü’l Vefanın Türbesi

Şeyh Ebü’l Vefanın Türbesi

Konya’da Köyceğiz’in altında, Dere’ye giden yol üzerinde, hemen sağ tarafta adını taşıyan bir cami vardır. Bu cami kendisi veya Karamanoğ-lu İbrahim Bey tarafından adına yaptırılmıştır. Cami adına bir takım da vakıfar tesis edilmiştir. İbrahim Hakkı Konyalı: “Büyükâlim ve mutasavvıf Şeyh Vefa, İstanbul’da kendi adını verdiği semtteki türbesinde gömülü olduğuna göre, Meram’da gömülü olan zâtın babası olması muhtemeldir.” der.

Rivayet edilen menkıbelere göre, babası Ahmet Efendi’nin de son derece muttaki ve âlim bir zat olduğu anlaşılmaktadır.

Risale-i Manzûmât-ı Şeyh Vefa, Makâm-ı Sülûk, Şaz-ı İrfan, Ruznâme-i Vefa ve Evrâd-ı Vefa eserlerinden bazılarıdır.

Vefa-i Konevî’nin iki oğlu bir kızı olduğu, kızını Mevlâna Celaleddin-i Rûmi soyundan Abid Çelebi ile evlendirdiği rivayet edilir.

KAYNAKLAR

Mecdî Mehmet Efendi, Şakaik-ı Numaniye, s.251/254;
Mehmet Süreyya, Sicilli Osmanî, (yayına haz. Orhan Hülagü- Mustafa Ekincikli- Hamdi Savaş) İstanbul 1998, C. IV-ıı, s. 75;
Solak-zâde Tarihi, (Haz.Vahit Çabuk), Ankara 1989, s. 1/3633;
Konyalı, Konya Tarihi, 1964 s. 552;
Uz, 2004b, 166-169;
Komisyon, “Vefâ Konevî”, Türkiye İslâm Âlimleri Ansiklopedisi, İstanbul tarihsiz, s. 13/138;
Reşat Öngören, “Şeyh Vefa’nın Tarihî ve – Tasavvufî Kişiliği” Bir Semte Vefa, İstanbul 2009, s. 73-75;
Necati Bursalı, İstanbul ve Anadolu Evliyaları, İstanbul 1992, c. 1, s, 379-390; 1973 İl Yıllığı, s.305;
Reşat Öngören, “Muslihuddin Mustafa” DİA, 2006, s. 31/269-271.