Mehmet Yümni (Varol) Efendi
(1294/1877-1965)
1264/1877 yılında Konya’da dünyaya geldi. Babası Müderris Sinan Efendi’nin oğlu İsmail Asım Efendi, annesi meşayıh ve müderrislerden İçelli Mehmet Sadık Efendi’nin kızı Aliye Hanım’dır.
Mehmet Yümni Efendi, Hazret-i Mevlâna’nın Sultan Veled-Ulu Arif Çelebi kolundan 21. batın evladıdır. Bir yaşlarında iken, Cihanbeyli mahkemesi baş kâtibi olan babası İsmail Efendi’yi kaybetmesi üzerine, Dedesi ve amcası Rıza Efendi bu çocuğa sahip çıkarlar. İlk tahsili ile birlikte dokuz yaşlarında iken hafızlığını tamamlar.
Medrese tahsilini zamanının âlimlerinden, özellikle BüyükAksekili Mehmet Emin Efendi’den tamamlar ve icazet alır. Arşivimizde mevcut icazetnamenin sonunda, Büyük Aksekili Mehmet Emin Efendi’nin oğlu, Hüseyin Efendi’nin düşmüş olduğu özel nottan, 17 Cemazelahir 1328-1910 tarihinde Alâeddin Camii’nde yapılan merasimle Mehmet Yümni Efendi ile sekiz arkadaşı icazet almıştır. Merhumun hafızlık dönemi hariç, medrese tahsili hayatı yirmi yıla yakın bir süreyi kapsamaktadır. Mehmet Yümni Efendi bir ara Konya Hukuk Mektebine kaydını yaptırırsa da, hocasının müsade etmemesi üzerine hukuk tahsilini bırakmak mecburiyetinde kalır.
Mehmet Yümni Efendi, İstanbul’a da giderek Kur’ân ve makam dersleri de alır. Tahsilini tamamladıktan sonra, Nakıboğlu Vakfı Mütevellisi Rıza Efendi’nin kızı Hatice Hanım’la evlenir. Bu evlilikten Handan, Ümran ve Aysan adında üç kızı olur.
Birinci Cihan Harbi sırasında, Mevlithan Sebilci Hüseyin Efendi, Evliyalı Ahmet Hoca (Servet Bilgiç’in babası) ve Ağazade Osman Efendi ile birlikte Mevlevî Alayı’na katılırlar. Mehmet Yümni Efendi, Alay’da imamlık, Ağazade Osman Efendi de müezzinlik görevini üstlenir.
Merhum yirmi sekiz yıl, Kızılay Fahri Başkanlığı ile Nakipoğlu Camii’nde elli altı yıl, imam-hatip ve cüzhan olarak görev yapar. Vefatından iki yıl önce görevinden istifaen ayrılır ve hacca gider. Damadı Servet Bey’in anlattığı bir hatırayı anlatmakta fayda mülahaza ediyorum.
Merhum, Şam’da Cami-i Emeviye’de şadırvanda abdest alırken, Şafilerin de oradaki havuzda banıp banıp abdest aldıklarını görür. Musluklardan gürül gürül su akarken onların o şekilde abdest alışlarını hoş karşılamaz, ancak kimseye de bir şey söylemez. Merhum, gece otelde ağlıya-rak uyanır. Damadı Servet Bey, kayınpederini hastalandı zanneder ve ağlamasının sebebini sorar.
Açıklaması gerçekten ilginçtir:
Rüyasında İmam-ı Şafii Hazretlerini görür. İmam-ı Şafii mezhebine mensup insanların davranışlarının hor görülmemesini ihtar eder.
Merhum bu duruma ağlamaktadır.
Demek ki mezhep meselesinde hoşgörülü davranmak, kimseyi ayıplamamak gerekir.
Şeyh dedesi Nakşî’dir. O da bu yola sülük etmek ister. Bir gün rüyasında Şah-ı Nakşibendi Hazretleri’ni görür:
Nasibinin Hazret-i Mevlâna’da olduğu işareti verilir. Beklemeye başlar. Bu seferde, iki defa rüyasında Hazret-i Mevlâna’yı görür, kendisine:
Sıdkı Dede’ye intisab etmesi gerektiği ihtarında bulunulur. Ve böylece Mevlevî yoluna sülük eder, Sıdkı Dede’yle yakın dost olur. Zaten mahallede de komşudurlar.
Mahmut Sural Bey, merhumla ilgili olarak şu tespitlere yer verir:
“Mehmet Yümni Efendi, kelimenin tam anlamıyla cidden çok efendi bir kişi idi. Emsaline hiç benzemezdi. Ulvi tabiatlı, nezih, mütevâzı bir kişiliğe sahipti. Çok güzel Kur’ân okur, dinleyenleri kendisinden geçirirdi. Kılık kıyafetine çok dikkat eder ve pek şık giyinirdi. Tasavvufu derinlemesine bilir, usul ve makamdan anlardı.”
Gerçekten merhumun ne ulvi bir tabiata sahip olduğunu, hayatında tutmuş olduğu yol açıkça ortaya koymaktadır. Kızı Aysan Hanım anlatır:
Son yıllarında indiği hatimleri not defterine yazmaya başlar. Bazılarına da notlar düşer:
Mesela bir hatmi, Azrail Aleyhisselâm’in hoş surette görünmesi içindir. Bir hatmi, kendi cenazesini yıkayanlarına korku verecek şekilde görünmemek içindir. Bir hatmi, sıratı hızlı geçmek içindir.
Diğer bir hatmi; Cemâl-i bâkemâle ermek içindir.
Bir hatmi var ki, her babayiğidin bağışlayabileceği bir hatim değildir. Bu hatmi kendisine zararı dokunup da ahirete intikal edenler içindir.
Hatim sayısı son bir kaç yılda, dokuz yüzün üzerindedir.
Mehmet Yümni Efendi, aynı zamanda şâirdir. Her hatim inişinde, ilham geldikçe tasavvufi şiirler yazar.
Bir yakarışının iki dörtlüğü şöyledir:
Niyazım senden Allah’ım
Beni aşkınla yak yandır
İçir aşkın şerbetini
Beni ancak ona kandır
Ne mülk ü mâl ne izz-ü can
Ne sim ü zer ne mihr-ü mâh
Ne gülmek ne enini vah
Gönülden bunları kaldır.
Konya’mıza büyük hizmetleri geçen Mehmet Yümni Efendi, emaneti teslim edeceğini önceden haber vererek, 21.9.1965 tarihinde büyük bir aşkla bağlı olduğu Mevlâ’sına kavuşur. Üçler Kabristanı’nda metfundur.
Kabir taşı kitabesi şöyledir:
Hüve’l-Bakî
Hz. Mevlâna soyundan
Nakıboğlu Camii İmam ve Hatibi
Sinanzade İsmail oğlu
Hacı Mehmet Yümni Varol
Ruhuna fatiha
D: 1294 Ö: 21.9.1965
KAYNAKLAR
– Damadı Servet Bilgiç ve kızı Aysan Hanım’dan alınan bilgi.