Postalcızade Hacı Abdürrahim Efendi

Postalcızade Hacı Abdürrahim Efendi
(1290/ 1 873 – 1954)

Postalcızade Hacı Abdürrahim Efendi

Postalcızade Hacı Abdürrahim Efendi

1293/1877 yılında Konya’da dünyaya geldi. Şeyhü’l-Kurra unvanıyla anıldı. Tahsili hakkında fazla malumat bulunmamaktadır. İlköğrenimine mahalle mektebinde başlayan Abdürrahim Efendi, medrese ve kıraat tahsilini tamamladıktan sonra, öğrenimine bir süre de Mısır’da devam ettiği rivayet edilir.

O dönemin ileri gelen kuralarından birisi Kazanlı Medresesi müderrisi Büyük Çimili Ahmet Efendi’dir. (ö.1908) Dönemin diğer bir kıraat üstadı da Parlakzade Ahmet Efendi’dir. Çimili Ahmet Efendi vefat ettiğinde Abdürrahim Efendi, 45 yaşlarındadır. Onlardan birisinden istifade ettiği muhakkaktır.

Kıraaatla ilgili olarak yazmış olduğu risaleler, yurt içinde ve yurt dışında dikkat çekmiş ve büyük takdir toplamıştır. Gerek bu konudaki ilmî yeteneği ve gerekse okuyuşundaki üstünlüğü dolayısıyla Abdürrahim Efendi, Şeyhü’l-Kurra olarak tanınmıştır.

Hacı Abdürrahim Efendi, Köprübaşı Camii’nde vaizlik, uzun yıllar da Kapı Camii’nde hatiplik görevinde bulunmuş, bu arada pek çok talebe yetiştirmiştir. Güçlü bir hafız olan Abdürrahim Efendi, Kur’ân-ı Kerim’i kendine has güzel bir üslupla okurdu. Konya’da hâlâ onun okuyuşunu hatırlayanlar vardır.

Muttaki, âbid ve zahit bir insan olan merhum, son derece zeki, hoşsohbet, hazırcevap bir kişi olarak hafızalarda yer etmiştir.

Bizim ova köylerinde muzip bir genç, köylerine gelen her hocaya: “Cennetin kapısının önündeki ağacı kim kırdı?” diye bir soru sorar, hocalar da cevap veremeyince kıs kıs gülermiş.

Hoca’nın yolu bir gün o köye düşmüş. Genç, aynı soruyu Abdürrahim Efendi’ye de sormaya kalkmış. Hoca hemen cevabı yapıştırmış: “ Kim kıracak, senin gibi soysuzun biri kırmıştır” Meğer o köyde Cennet adında bir kadın varmış. Bir gün onun kapısının önünde dikili olan ağacı, bir kıran olmuş. Genç bunu sorar, hocalar da Cennet’i hakiki Cennet sanıp kara kara düşünürlermiş.

Dönemin son kurrası kabul edilen Hacı Abdürrahim Efendi, 1954-55 yılında vefat etmiş ve Üçler Kabristanında toprağa verilmiştir. Beyaz mermerden yapılan kabir taşı üzerindeki boyalar silindiği için, net bir fotoğrafını çekmek mümkün olmadı.

KAYNAKLAR

Hafız Şükrü Bağrıaçık’tan alınan bilgi;
Sural, a.g.dizi yazı, Yeni Konya, 30 Ekim 1975.